Eğitim mi şart, Okul mu?
Büyük oğlum bu yıl ilkokula başlayacak. Acaba onu nereye emanet edeceğim, bu süreçten nasıl bir düşünce yapısına sahip kişi olarak çıkacak?
Yukarıdaki çizgideki gibi bir süreç sizi de korkutuyor mu? Eminim bu kaygıyı benim gibi pekçok kişi duyuyordur.
Geçen yıl anaokuluna giderken onu her sabah okula ben bırakıyordum. Haliyle sabah erkenden kalkıp okula gitmek bir çocuk için kolay birşey değildi, ve aramızda garip diyaloglar geçiyordu. Bir çocuğun "neden okula gitmek zorundayım?" sorusunu cevaplamak nispeten kolay, (hem erken gitmek dışında okulunu da çok seviyor) ama 'çocuk' kısmını çıkartırsak aslında bu soru hiç de kolay bir soru değil.
Öncelikle eğitim sistemimizin neyi hedeflediğini anlamak gerekiyor.
Ben mevcut sistemin endoktrine ettiği ideoloji dışında çocuklara fazla birşey vermediğini düşünenlerdenim. 74 doğumluyum, çok eski sayılmam. İlkokulu küçük bir kasabada okudum, çocukluk evresi olduğundan onu saymayalım. Ama gözümün açılmaya başladığı ortaokulda ve devamında lisede, okul mefhumunu tam anlamıyla bir 'çiftlik' gibi görerek okudum. Evde ders çalıştığım çok nadirdi, buna mukabil samimi olduğumuz ve aramızda 'inek' diye tabir ettiğimiz kızlardan sınavdan bir gün önce aldığımız ders notlarına, sınava kadarki ders ve teneffüslerde gözatmak, iyi bir puan almak için yeterliydi. (Bu kız arkadaşlarımdan birisi şu an psikolojik danışman, halen görüşüyoruz, o da kabul ediyor bu eleştiriyi.) Bu biçimde geçen ortaokul-lise döneminde hiç bütünlemeye kalmadığım gibi eve hatırı sayılır miktarda 'takdir-teşekkür' belgesi de gö.türdüm. (Son sene üniversite sınavlarına yarış atı gibi hazırlandık ama, o ayrı.)
Bu şekilde sınıf geçilebilen bir eğitim sistemi neyi hedefler, çocuklara ne verebilir? Ben hiç özel okulda okumadım ama oralarda -üniversiteler de dahil- durumun daha da berbat olduğunu söylerler, okuyanlardan dinlemek gerek.
Üniversiteler de bundan çok farklı değil, 'yüksek lise' denmesi boşuna değil. Lisans eğitimi süresince alanla ilgili, bir çoğu anakronik kalmış, teorik gakguklar dışında hiçbirşey öğretilmiyor.
Teknik okulları ve birkaç üniversiteyi ayrı tutuyorum ama tüm bu sebeplerden, Türkiye'deki lisans eğitimi, çoğunlukla hiçbir anlam ifade etmeyen diploma fabrikası işlevi görüyor sadece.
Birçok kişinin olduğu gibi, benim de, ülkenin kültürüne, sosyolojik analizine, sistemin ideolojik yapısına, dünyada hakim olmuş ve halen de dönüşerek varlığını sürdüren farklı farklı ideolojilere, vesairelere dair malum klişe ve ezberler dışında bildiklerim, hep okul sonrası kendi kişisel okumalarımla edindiğim şeylerdir.
Fethi bey yazmıştı bir zaman, böyle bir üniversite yapısından başka ne beklenebilir ki zaten?
Uzun bir eğitim sürecinin sadece ve sadece tektip ve kurumsallaşmış ideoloji ekseninde düşünen insanlar yetiştirmesi için tasarlanmış olması kadar ürkütücü kaç şey olabilir? Boşa geçen onca zaman. Oysa bu uzun sürede, öğrenmeye açık boş zihinlere neler verilemez?
Neyse, asıl bahsetmek istediğim şey bununla ilintili de olsa başka. Hangi gazeteden okuduğumu hatırlayamadığım için link veremiyorum, "okul tehlikeli, evde okusun" başlıklı bir yazı okumuştum bir süre önce.
Yani tüm yukarda yazdığım, çoğunlukla da bizim ülkemize mahsus 'hiçbirşey ver(e)meyen eğitim sistemi' yanında başka çekinceler de var okullarla alakalı; "uyuşturucu tehlikesi, şiddet olayları" gibi. Ve bunlar bizim ülkemize has şeyler de değil.
O yazıda İngiltere'den örnekler veriliyordu, yaklaşık 150.000 öğrenci aileleri tarafından okula gönderilmiyor, evde, ebeneynleri ve özel öğretmenler tarafırından eğitiliyormuş.
Geçen beş yıldan bu yana özellikle suç ve uyuşturucu çetelerinin etkin olduğu bölgelerde eğitimine evde devam eden çocukların sayısında sekiz kat artış olmuş. Ailelerin bu konuda bilgi verme zorunluluğu olmadığından kesin rakam da bilinmiyormuş.
Bu ilk bakışta ilginç geliyor ama sistem şöyle işliyor. İngiltere'de yasalar 16 yaşına kadar her çocuğun eğitim görmesini şart koşuyor. Ancak bunun okulda olması mecburi değil. Müfredat tekeli de yok, yani evde ebeveyninden ya da özel öğretmenden eğitim alan bir çocuk okul müfredatına uymak zorunda değil. Ancak şu var ki evde eğitim alanlar da okulda eğitim görenlerle aynı bitirme sınavlarına tabi tutuluyor. Üniversiteye devam edebilmek için de bu sınavlarda başarılı olmaları gerekiyor.
Bizim bu konuda çok geride olduğumuz açık. Müfredat tekelinini bile aşamamış, özel okulu bile, -müfredat açısından- 'paralı devlet okulu' haline getirmiş bir yapımız varken, İngiltere'deki gibi bir seçenek tahayyüllümüzü çok aşıyor.
Eğitim sistemimizin, veremedikleri ve endoktrine edici yapısı yanında bir de okul ortamının çocukları içine attığı risk düşünülürse insanın "ağam biz bunca herzeyi neden yedik?" fıkrasındaki duruma düşmemesi çok zor. Böyle bir serbestlik olsa çocuğumu okula gönderir miyim bilmiyorum, düşünmem gerek. Ama şu aşamada "neden okul?" sorusuna çok anlamlı bir cevap vermek mümkün değil.
Kendi çocuğumun 'temel eğitimi'nde söz sahibi olamıyorum, ne kadar da ironik değil mi? Bir gün eğitim alanında da 'özgür' olmak dileğiyle..
T.Suat DEMREN